ALKALEN SU

  1. Ana Sayfa
  2. Alkalen Su

ALKALEN SU

Son zamanların gözdesi olan bu su, hekimler tarafından yazılan kitaplar ile hiçbir klinik dayanak olmadan her şeye deva gibi önerilmektedir.

Kupa çekmek dediğimiz (cupping) ve kas ağrıları için kullanılan, Anadolu’da ve Çin tıbbında yeri olan işlemin bile bilimsel karşılaştırmalı (randomize) çalışmaları vardır ama alkalen suyun yoktur.

Önce kimya bilgilerimizi hatırlamaya çalışalım. Kimya biliminde asit ve bazik sıvılar için ölçüm pHi (pHe=pH) olarak belirtilir. P burada pondus anlamındadır ve hidrojenin ağırlığı ters logaritma ile ifade eder. İnsan vücudunu pH’ı 7,35-7.45 arasındadır. 7.45 üzerine insan vücut sıvıları için bazik, 7:35’in altına asidik diyebiliriz. Asit olan hidrojen (H+) iyon sayısı, alkali olan hidroksit (OH-) sayısına eşit olursa pH:7 olur ve bu da saf su demektir. Örnek vermemiz gereken sıvıları aşağıda hatırlatalım.

pH:14 Sodyum hidroksit(.OH)
pH:13 Küllü su
pH:11 Amonyak
pH:10.5 Manganez
pH:8.3 Yemek karbonatı
pH:7.4 İnsan kanı
pH:7.0 Saf Su
pH:6.6 Süt
pH:4.5 Domates
pH:3 Elma
pH:2 Limon suyu
pH:1,5 Mide asidi -
pH:0 Hipoklorik Asit -

Kaynak: www.lenntech.com

Kanser hücresinin pH’ı nedir: Kanser hücresinin zarının içindeki sıvıda (sitoplazmasındaki) pHi >7.4 ve üzerindedir. (yani asidik değil, biraz baziktir, alkalidir) ve kanser hücresinin içindeki pH artışı (alkali olması), hücrenin çoğalmasını kolaylaştırır ve kendi kendine ölümünüde (apopitozis) zorlaştırır. Kanser hücresi kendi sitoplazmasında ürettiği, içindeki asidi dışarı çevre dokuya atarak kendini her daim bazik tutar hem de çevre dokuya (mikroçevre) asiti salgıladığı için peritümöral alanı ise hep asidik tutar. Normal bir hücre, içeride ki ve dışarıda ki pH farkını tolere edemez, dayanamaz. Kanser hücresi ise kendi içini bazik tutarken çevresinin asidik olmasını fırsata çevirir, diğer sağlıklı dokulara hasar vererek kendisine yeni yer açma eylemine yönelir. (Webb, Nat Rev Can 2011; Lagadic-Gossmann, D. Cell Death Differ 2004).

Kanser hücresinin metabolizması: Kanser hücresinin kendisini besleyecek damar oluşumu biraz sorunludur. Oluşturduğu damar basıncı, normal kan damarına göre çok düşüktür ve bu düşük ve düzensiz yapı ile beslenmesini sağlamak zorundadır. Bu düzensiz damar yapısı kanser hücresini şöyle düşünmeye itecektir. Eğe bana gelen kan akımı düzenli olamayacaksa, gelen kan damarındaki kan basıncı çok düşük olacaksa; sağ kalmam için neyi en iyi şekilde yapmalıyım ki ben hayatta kalayım?

Kanser hücresi gelen kan akışına güvenemediği için glikozu aneorobik (oksijensiz) ortamda yakmaya başlar. Aslında bu kendisi için verimsiz bir yakıt sistemidir ama kanser hücresi için güvenlidir (Faubert,Cell.2017). Glikozu bu şekilde yakarak ürettiği ürettiği iç asiti dışarıya doğru pompalar. Kanser hücresinin çevresindeki asit oluşumu üç mekanizma ile açıklanmaktadır.

1- Kanser hücresinin içinde ürettiği asiti (H+)in kendi hücre içinden uzaklaştırması ve çevre dokuya salgılaması kendi dengesi için zorunludur.
2- Kötü damar yapısı nedeni ile iyi oksijen kullanamadığı için hipoksik ortamda şekeri oksijensiz yakar(glikolizis). Buda ikinci asit üretimini tetikler.
3- Eğer tümör, bir şekilde oksijen alabilirse ve yeterli toplardamar yolu da yoksa oksijenin ürettiği ve sonucu olan karbondioksit oluşumu ile hidrojen(asit) kaynağı olur. (Corbet,Feraon.Nat Rev Can,2017) (Neri ,2011Nat Rev Drug Disc)

Glikozun verimsiz hücre içi yıkımı ile ayrıca laktat adlı diğer bir ürün ortaya çıkar. Laktat, organlar arası karbon mekiki (shuttle) dokuyan bir moleküldür. Beyin, kalp ve kas tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır. (Brooks, 2002, Gladden, 2004).

Tüm bu hipotezler laboratuvar ortamında test edilirken, laboratuvar çalışmalarındaki en önemli zorluk kanser hücresinin dış ortamını laboratuvar ortamında yaratmak, simüle etmek çok zordur ve deneysel tüm modelleri etkilemektedir (Hemsley,Cell.2105).

Bu kadar ince detaylarla kurulmuş kanser hücresi düzenini, bir asidik suyla veya alkali suyla yok edebilmeyi çok isterdik ama bunun kolay olmadığın sevgili okurlarımız tahmin edebilecektirler.

Fenton and Huang (BMJ 2016)‘ın yaptığı bir bilimsel tarama analizinde 8278 bilimsel yayın ve 252 abstract (kongre özeti) incelenmiş ancak 1 tanesi alkalen su ile ilgili bilimsel çalışma metodu olarak değerlendirebilecek kritere ulaşmıştır. Karşılaştırmalı çalışma mevcut değildir. Var olan çalışmada diet asid yükü ile mesane kanseri arasında bir ilgi kuramamıştır. Çalışma, sürekli alkalen diet ve alkalen su önerilmesine rağmen bunun dayanağı olan herhangi bir bilimsel çalışma olmadığını söylemektedir.

Deneysel çalışmalara baktığımız zaman, Robey (Can Res 2009) yaptığı fare çalışmasında, meme kanseri hücrelerinin deneysel olarak ekildiği fareler iki gruba ayrılmış ve bikarbonate damardan tedavisi alanlarda akciğer metastazının azaldığı gösterilmiştir ama tümörün kendisinin boyutunda küçülme olmamıştır.

Silva (Cancer Research 2009) ve ark.’nın tamamen matematiksel model ile deney yapmadan oluşturdukları simülasyonda, bikarbonat infüzyonel (alkali) yapıldığında tümörün metastaz yapmasını azalttığını göstermişlerdir. Bir an için doğru olduğunu düşünelim. Uzun süre alkali verilmesi sağlıklı organlarımızı nasıl etkiler. Unutmayın uzun süre aside maruz kalan vücudumuz (hemodializ hastalarında) her organı çok olumsuz etkilenmektedir. Alkalide ne olacağını bilmiyoruz. Tümörü yok etmek, sağlıklı hücrelerin çoğunun zarar görmesine neden olabilir.

Diğer bir örnek, Ashby and Cantab (Lancet 1966) adlı iki araştırıcı, glikoz infüzyonu ile tümör asiditesinin arttığını göstermişlerdir. Tümörün alkali olduğunu unutmazsak hatta glikoz vermek tümörü öldürüyor diyebilir miyiz?

Çalışmaların tekrar tekrar yapılması, bağımsız gruplar tarafından verilerin aynı bulunması şarttır.

Olayı tersinden bakalım. Acaba asit yararlı olabilir mi?. Asidik olan sirkenin (pH:2,5) veya limon suyunun (pH 2.0) zararı veya yararı var mı diye bakmak lazım. Sirke, 10.000 yıldır kullanılan bir üründür. Mide ağrısından, kan basıncının düşürülmesi, kalp hastalıkları nedeniyle, antimikrobiyal, antidiabetik özellikleri kullanılmaktadır. (N.Budak;J Food Sci 2014)

Bir japon sirkesi olan Kibizu, insan lösemi hücrelerinin ölümünü kolaylaştırmıştır. (Mimura Biofactors.2004). Xibib’in yaptığı çalışmada yemek borusu kanserinim görülme sıklığını azalttığı tespit edilmiştir (APJCP. 2003;).

HJ Park(BJC 1999) asidik kültür ortamında lösemi hücrelerinin ölümünün daha kolay olduğunu göstermiştir.

J Eckhard(CanRes 1989), kanser hücresi kültür ortamına H+ iyonu zenginleştirlmesinin kemoterapötik ilaç etkinliğini arttırdığını göstermiştir.

Q Yang (Mol C O 2017), kemoterapi sırasında, metastatik kolorektal kanserli hastalarda, karşılaştırmalı araştırmada (randomize, değerli bir klinik metod) hidrojenden zengin su içen 80 kişi ile içmeyen 64 kişi kemoterapi sırasında aktif olarak karşılaştırılmış. Kemoterapiden 1 gün önce ve 3 gün sonra olmak üzere toplam 4‘er günlük 250 ml’lik sıvı ile toplam 1000 ml hidrojenden zengin su almışlardır. Hidrojenli su alanlarda kemoterapi ile bozulabilen karaciğer testleri istatiksel olarak daha düzgün çıkmıştır. Çalışma uzun vadede anti-tümöral etkinliği gözlemleyen bir çalışma değildir ve diğer sonucunu bilmiyoruz.

Hayashida (BBRC,2008), hidrojen gazını solumanın farelerde kalp krizi alanını küçülttüğünü göstermiştir. Oshawa (Nat Med 2007) Hidrojen gazının, hidroksil iyonlarını (alkalidir) nötralize ederek, yaşayan canlı hücrelerde mükemmel bir antioksidan olarak görev yaptığını ispatlamış ve dünyanın en saygın dergilerin birinde yayınlamıştır. Yine Oshawa (BBRC,2008) hidrojenin tedavi amaçlı ağızdan suyla alınmasının farelerde aterosklerozu kesin olarak azalttığını göstermiştir.

Acaba uzun yaşamın sırrı hidrojen olabilir mi? Ağızdan değil solunum yoluyla verilen hidrojen gazı vücut pH’ını değiştiremediği ifade edilmektedir (Ji,Brain Rsc 2010)Daha çok deney lazım. Sonuçlar bilimsel olarak çok iyi ilerlemektedir. Fujita (PLoS 2010), içme suyuna hidrojen katıldığında (hidrojenli suyun pH’ı 6,26 dır yani hafif asidik) Parkinson hastalığına iyi geldiğinikan pH’ını değiştirmeden ispatlamıştır.

Alkalen su veya gıdayı aldığınızda mide asidinden geçerken nötralize olacağı kesindir .Hiçbir veri alkalen su ve diyeti tavsiye edebilecek konumda, güçte değildir. Bunu önermek en azından bilimsel bir yaklaşım değildir.