BAĞIRSAK FLORASI VE İMMÜNOTERAPİ

  1. Ana Sayfa
  2. Bağırsak Florası ve İmmünoterapi

BAĞIRSAK FLORASI VE İMMÜNOTERAPİ

İmmun sistem ile bağırsak arasında ilişki yüzyıllardır ilgi çeken bir konudur. Lavman ile bağırsakların temizlenmesi ve tüm hastalıklardan bu tedavi metodu ile arınmak, insanoğlunun hayallerinden biridir. Sosyoekonomik durum, kültürel alışkanlıklar, insan üreme hızı, tarım değişiklikleri diyetimizi ve doğal olarak insanda bulunan bakteri yapısını değiştirmektedir.

İmmunoterapi (kemoterapi olmadan,bağışılık sistemini aktive ederek) ise son zamanların oldukça gözde konusudur. İmmunoterapi ismi biraz modern aktarlık(bitki ilaçları) gibi algılanmaktadır. Halkımızın sevdiği bir terimdir ve bağışıklık sistemini yukarıda tutarsak herşey halledilir diye bakılır!!!

Aslında kanserin oluşumu ile bağışıklık sistemi arasındaki ilgi çok zayıftır ama herkes ümidini bu immunoterapiye durduralamaz birşekilde dayamıştır.

Bize göre emekleme dönemindedir ve ilaç endüstrisinin etkinliğini kanıtladığı bir alana doğru adımlarla gitmektedir. Adı hoş gelse de hala bizim mesleki (medikal onkoloji) açıdan gidilecek daha çok yol vardır. En azından yan etki azlığı ve hastalığı durdurma (geriletme değil) özelliği ile ciddi bilimsel yayınlar ile artık ön plandadır.

Bu arada bilimsel diğer yayınlar aynı anda diğer disiplenlerden elde edilen bilgilerle işler çok üst düzey boyutlara varmış ve immunoterapinin etkinliğini arttırmak için feçes (dışkı) içindeki bakteri oranlarına bakılarak bunların oranlarının feçes tranplantasyonu (nakli) ile değiştirilmesi gündeme gelmiştir.

Ciddi bir bağırsak enfeksiyonu olan C Difficile’de fekal bağırsak trasplantasyonun etkili olduğu gösterilmiştir. (Moayyedi.Med J Aust. 2017). Yine irritabıl bağırsak sendromunda kalın bağırsağın başlangıcı olan çekum alanına 50-80 gram kadar feçes bırakılmasının karşılaştırmalı çalışmada (çok değerli bir bilimsel metod) şikayetleri azalttığı gösterilmiştir (HilsPüsch 2017 Lancet). Yine çok kanamalı bir bağırsak hastalığı olan ülseratif kolitte transplantasyonun klinik yararı gösterilmiştir. (Paramsothy Lancet 2017). Çalışmalar çok azdır ve ağırlıklı olarak uzun dönem bağırsak hastalıklarının olan hastalarda denenmiştir. Karşılaştırmalı çalışma onkoloji de mevcut değildir.

Önce bir şehir efsanesini değiştirelim. İnsanlardaki bakteri sayısının ,insan hücre sayısının 10 katı olduğu 1972 yılı (Luckey, AJCNutr. 1972;) makalesine dayanır. Sonra yenilenen bir çalışmada her hücremiz için 1,3 bakteri olduğu oranının daha doğru bir sayı olduğu ortaya konmuştur (Sender.PloS Biol 2016).

Vücudumuzdaki bakteri yoğunluğu ve miktarına organ ağırlık oranınıda kattığımızda sırasıyla, en fazla bakteri barındıran kalın bağırsak(1014), diş plakları(1012), ince bağırsak(1011) ve tükürük(1011) ve cilt(1011), mide ve on iki parmak bağırsağı(107) gelmektedir (Sender, PloS Biol 2016). Kalın bağırsağın üstünlüğü tartışılmaz fakat dikkat ettiğimizde tükürük ve dişin buradaki ikinci üstünlüğü ile bakteri yoğunluğundan nasibini almasıdır

Bağırsaklardaki bakteri çeşitliliği 400’ün üzerindedir (S Baron,Med Microbiology 1996)

Bağırsaktaki en fazla bulunan bakteri türleri ise Bacteroidaceae, Prevotellaceae, Rikenellaceae, Lachnospiraceae and Ruminococcaceae (Donaldson,NR of Microbiology 2016). Yinede bu bakterilerin çoğu iki önemli aileden gelir: Firmicutes ve Bacteroidetes. Bu bakterilerinin oranları, sağlıklı bir bireyi tarif etmek için önemlidir.

Üç kıta da yaşayan insanların bağırsak bakteri çeşitliliği de incelenmiş, birbirine oldukça yakın olduğu gösterilmiştir (Ley,Science .2008).

Bağırsağımızın yediğimiz herşeyden etkilenmesi kadar doğal bir sonuç olamaz. Örneğin ceviz tüketimin kolon kanseri oluşumunu, bağırsak bakterisi çeşitliliğini ve zenginliğini arttırarak farelerde azalttığı gösterilmiştir. (Nakanishi,CanPrevRes, 2016). Ağız yoluyla aldığınız yüksek oranda tuzun bile bağırsak bakteri yapısını değiştirerek yararlı olan yararlı olan Lactobacillus sayısını azalttığı, otoimmun hastalıklara yol açan. TH17 hücrelerini arttırdığı ve ayrıca doğal olarak kan basıncını arttırdığı kanıtlanmıştır (Wilk,Nature.2017)

Kanser hastalarının kemoterapi ile gördüğü bağırsak hasarı (şiddetli ishal) ve diğer yan etkiler ile bağırsak duvar geçirgenliğini ayarlayan, kötü bakterinin duvara yapışmasını engelleyen MUC2 adlı protein bozulduğu ve azaldığı varsayıldığı için oluşur hipotezi vardır. Bağırsak duvarının tekrar eski MUC2 protein üretebilir hale gelmesi için floramızda bulunan A. muciniphila, Clostridiales, Ruminococcaceae adlı bakteri ağız yolu ile eklenerek düzeltilmesi çalışılmıştır.

Bir çalışmada ağız ve bağırsak bakterileri, 112 melanom hastasında, immunoterapi alırken (Anti-PDL1) incelenmiş ve Ruminococcaceae bakterisi dışkıda bol bulunan hastalarda ilaç yanıtının daha iyi olduğu görülmüştür. (Science 2017, V Gopalakrishnan). Belki ileride bu bakterileri ağızdan takviye etmekle immunoterapiye olumlu müdahale düşünülebilir.

Örneğin ticari olarak tableti bulunan, bifidobacterium adlı bakteri, farelerde immun sistemi tümöre karşı aktifleştirdiği gösterilmiştir (Sivan,Science;2015).

Yine Çin-Kanada ortak yapımı bir çalışmada, hiçbir sağlık sorunu olmayan 1000 kişide yapılan araştırmada, sağlıklı bireylerin dışkılarındaki bakteri oranları hemen hemen her yaş grubu ile aynı oranda benzerlik gösterdiği ispatlanmıştır. (Bian, mSphere, 2017)

Bağışıklı sitemine etki eden bakteri sayısının her gün arttığı görülmektedir. (Zatorksy,Cell,2017)

Diğer bir onkolojik çalışmada 100 hastanın (60 akciğer,40 hasta RCC) tedavi öncesi feçes örnekleri ve bakteri DNA’ları ayrıştırılmış. Akkermansia muciniphila (bağırsakta en bol bulunan bakterilerden biri) adlı bakterinin ağız yoluyla verildiğinde, desteklendiğinde tümör yanıt oranları daha iyi bulunmuş. (Bertrand Routy,Science 2017) Sadece 3 haftalık tedavisi binlerce dolarlık ilacın etkinliğinin bir bakteri den etkilenmesi trajikomik ama gerçek olarak değerlendirmek lazım.

Akkermansia muciniphila, şişmanlarda vücut kitlesi arttıkça, miktarının azaldığı gösterilmiştir.

Bağırsak bakterilerinin antibiotikle yapılan müdahalesinde önceleri patojen bakteriler azaldığı için deneysel çalışmalar bunun tümör büyümesini yavaşlattığını ifade etmiş ama sonraki çalışmalarda bunun sanıldığı kadar kolay açıklanabilir bir mekanizma olmadığı gösterilmiştir. Antibiotik müdahalesinin özellikle anti-tümöral ilaçların etkisini zayıflatabileceği de gösterilmiştir.(Schawe and Robin 2013,Nature)

Sonuçta kanser tedavisinde kullanım ile ilgili hiçbir karşılaştırmalı çalışma 2018 itibarı ile halen yoktur. Bu nedenle tavsiye etmemiz mümkün değildir. Bağırsak bakterilerinin çokluğu ve her birinin nerede etkili olacağını belirlemek, çok uzun yılları olacaktır.Kemoterapiye bağlı ishallerde çözüm olabilir gibi duruyor.